Hastalıklarının farkına vararak nefsi tanımak ve bunun tedavisi ile
uğraşmak her Müslümana farzdır. İnsanla, yaratıcısı olan ALLAH (C.C.)-u
Zülcelal arasındaki en büyük engel nefsidir. İnsan onun hastalıklarının
farkına varır ve onu terbiye ederse, ancak o zaman Allah’ın rızasını
kazanacak ve kurtuluşa erecektir.
Eğer bu hastalıklarından kurtulmaz veya kurtulmak için çabalamazsa, bu
hastalıkları artacak ve insan, en sonunda Cehenneme girmesi, ilahi
hükümle kesinleşmiş olan şeytanın gönüllü yoldaşı olarak onunla beraber
cehenneme atılacaktır…
Bu sayımızda da şeytanın ahlaklarından ve en büyük aldatma araçlarından birisi olan kibri ve sebeplerini anlatmaya çalıştık. Kalbi
hasta eden ve cennet yolu üzerinde büyük bir engel olarak duran
hastalıklardan birisi kibirdir. Kibir; insanın kendisini başkalarından
daha büyük olduğunu zannetmesi, ‘tekebbür’ (büyüklenmek) ise bu
düşünceyi hareketleri ile ortaya koymasıdır. Halbuki büyük olduğunu
iddia etmek, ancak ALLAH (C.C.)-u Zülcelal'e layıktır. Mahlukattan kim bunu
iddia ederse, o yalancıdır. Kibir; kendini beğenmekten kaynaklanır. Kendini beğenmek ise bütün
güzelliklerin hakiki kaynağını, yaratıcısını ve ihsan edicisini
bilmemektir.
Güzel huylar, Cennet-i Âlânın kapılarıdır. İşte kibir, insan ile bu kapılar arasına çekilmiş bir perdedir.
Kibirlenmeyi ALLAH (C.C.) yasaklamıştırALLAH (C.C.)-u Zülcelal, Kur'an-ı Kerim’in pek çok yerinde, kibrin ne kadar
çirkin ve sahibi için ne kadar zararlı bir ahlak olduğunu beyan
etmiştir. Bir ayet-i kerimede: “Yeryüzünde haksız yere büyüklük
taslayanları ayetleri (mi anlatmaktan) çevireceğim.” (Araf 146) Başka
bir ayet-i kerimede: “Kibirlenen ve büyüklenenlerin, ALLAH (C.C.) kalplerini
mühürlemiştir.” (Mümin, 35)
Başka bir ayet-i kerimede de: “Bana kulluk yapmayı büyüklüklerine
yediremeyenler, aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir.” (Mümin;
69) buyurmuştur.
Peygamber Efendimiz (sav) de bir hadis-i şeriflerinde: “Kalbinde hardal
tanesi kadar kibir bulunan (insan)'ı ALLAH (C.C.)-u Zülcelal yüzüstü cehenneme
atar.” (Beyhaki) buyurmuştur.
Başka bir hadis-i şeriflerinde: “Böbürlenen mütekebbirler, kıyamet
gününde zerreler gibi ayak altında haşr olunurlar. Herkes onları
çiğner. Her küçük, onların üstünde ve onlardan büyüktür. Sonra
cehennemin ‘boles’ adındaki bir zindanına atılırlar. Cehennem ateşi
onları kaplar. Onların içeceği, cehennem halkının eriyen cesetlerinin
suyudur.” (Tirmizi) buyurmuştur.
Vehb (ra) şöyle demiştir: “Allah-u Zülcelal Adn Cennetini yarattığı
zaman, ona baktı ve “Sen, mütekebbirlere haramsın. Onlar sana
giremezler.” buyurdu. O kul, ne kötü bir kuldur ki kibirlenerek,
kibirlilerin gerçek sahibi ALLAH (C.C.)-u Zülcelal'i unutur.
Şunu hiç unutmamak gerekir ki, şeytan (aleyhillane)’yi, Adem (as)'e
secde etmekten ve ebedi olarak ALLAH (C.C.)-u Zülcelal'in rahmetinden mahrum
eden kibirdir.
Bütün bunlara bakarak; “Yeryüzünde kibir ve azametle yürüme. Çünkü asla
yeri yaramazsın ve boyun da dağlara ulaşamaz.” (İsra 37) “İnsan şimdi
baksın, neden yaratıldı. O, atılan bir sudan yaratıldı.” (Tarık; 5-6)
“Kahrolası insan, ne nankör şey. (Bu kibir nedir? O hiç düşünmez mi)
onu yaratan neden yarattı? Bir meni parçasından yarattı da insan
biçimine koydu.” (Abese; 17-19)
Bu ayet-i kerimeler bizim için ne kadar güzel uyarılardır. İnsan, bu
uyarılara bakarak, daha neyi ile kibirlenebilir ki? Yine başka bir
ayet-i kerime’de: “İnsanları küçümseyip yüz çevirme, yeryüzünde
böbürlenerek yürüme. Şüphesiz ALLAH (C.C.), kendini beğenip övünen hiç kimseyi
sevmez.” (Lokman; 18) buyrulmaktadır.
Kibrin afetleriKibirlenen ve böbürlenen insan, sanki kabri geride bırakmış ve amelinin
mükâfatını almış gibi gençliği ile mağrur olur. Halbuki; önünde çok
büyük tehlikeler vardır. Bu tehlikelerden kendisini koruyabilmek için
kalbini ıslah etmeye yönelmesi lazımdır. Çünkü ALLAH (C.C.)-u Zülcelal,
kullarından bedenlerini değil, kalplerini ıslah etmelerini istemektedir.
Kibrin insan için birçok afetleri vardır. Kibirli kimse, kendisi için
sevdiği bir şeyi, başkası için sevmez. Yani kendisinde olmasını
istediği bir şeyin başkasında olmasını istemez.
Kibirli kimsede, ancak muttakilerin ahlakı olan tevazu bulunmaz.
Kibirli kimse kin, haset, çekememezlik gibi hastalıklardan kurtulamaz.
Halbuki bu hastalıkların terk edilmesinde, ALLAH (C.C.)-u Zülcelal'in izzet ve
şerefi vardır.
Kibirli kimse, nasihat kabul etmez. İnsanların gıybetini yapmaktan
kendini alamaz. Kibirli kimse, bu kibrini muhafaza etmek için her
kötülüğü yapabilir ve böylelikle iyi hasletleri kaybeder.
Kibir sahipleri, tefekkür etmekten ve ibret almaktan mahrumdurlar.
Nasıl, bir ürün sulu ve yumuşak topraklarda yetişir, sert ve susuz
topraklarda yetişmezse, hikmet de mütevazı kalplerde yetişir. Kibirli
olan kalpte yetişmez. Başını tavana kadar kaldıran kimsenin başı tavana
değer ve yaralanır. Başını eğen kimselere de, tavan gölge olur ve
onları korur.
Kibir niçin yasaklanmıştır? Kibir hastalığına duçar olmuş kimse; bu kibri ile ALLAH (C.C.)-u Zülcelal'e,
O'nun Peygamberine veya diğer insanlara karşı büyüklenmiş olur.
Oysa, ALLAH (C.C.)-u Zülcelal bir hadis-i kudsi de buyuruyor ki: “Azamet benim
izarım (gömlek), Kibriyalık da ridam (cübbe)'dır. Kim benimle bu
hususta ortaklığa kalkışırsa belini kırarım” buyurmuştur. Kibir, ancak
ALLAH (C.C.)-u Zülcelal'e layık olup, kullarından hiç birine layık olmadığına
göre; O’nun kullarına karşı kibir yapmaya kalkışanlar, ALLAH (C.C.)-u
Zülcelal'e karşı günah işlemiş olurlar.
Kibir öyle bir rezilliktir ki kibirli, içinde bulunduğu hali ile
ALLAH (C.C.)-u Zülcelal'in bütün emir ve nehiylerine karşı muhalefet etmeye
davet eder. Zira kibirli bir insan, başka birisinden hakikati duysa
dahi kabul etmek istemez, hemen karşısına çıkar. Onun için dini
konularda tartışanlar, hemen birbirlerini inkara kalkışırlar. Hatta
doğruyu, hasmı olan kişinin ağzından duysa, hemen çeşitli yollardan,
bile bile onu çürütmeye çalışır. Halbuki bu hal, kâfir ve münafıkların
bir vasfıdır.
İbni Mesud (ra): “Bir adama; ‘Allah'tan kork’ denildiği zaman; ‘Sen
kendine bak, bana karışma’ dedi mi, bu günah olarak kendisine yeter”
buyurmuştur. Çünkü kibir, ilk başta bir tek insana karşı büyüklenmekle
başlarken, daha sonra insanı diğer insanlar da dahil olmak üzere
ALLAH (C.C.)-u Zülcelal'e karşı kibretmeye kadar götürür. Demek ki kibir,
insanlara karşı da yapılsa, çok yanlış bir yoldur.
İlk olarak şeytan, Adem (as)'a karşı kibirleniyordu. ALLAH (C.C.)-u Zülcelal:
“Adem'e secde edin” diye emrettiği zaman dedi ki: “Ben ondan
hayırlıyım. Beni ateşten yarattın. Onu da topraktan yarattın.” (Sad;
76) Ve bu hali sebebiyle de en sonunda ALLAH (C.C.)-u Zülcelal'in düşmanı oldu
ve O'nun rahmetinden ebedi olarak kovuldu.
Kaynak: Seyda Muhammed Konyevi; Cennet Yolunun Rehberi, Reyhani Yayınları, (3. baskı) Konya, 2006